?:

Post Natal Renkleşmeler

  Tetrasiklin Renkleşmesi : Burada bahis konusu olan renkleşme yaşamın ilk zamanlarında herhangi bir nedenle tetrasiklin tedavisi uygulanan çocukların sürekli dişlerinde görülen renkleşmelerdir.
      Sürekli dişlerde değişiklik, hayatın 3. Ayından sonra tetrasiklin almakla ortaya çıkmaktadır. Meydana gelen zararın derecesi, çocukluğun ağırlığına oranla almış olduğu ilacın total miktarına bağlıdır. Dişlerin ne zamandan beri ilacı tuttukları konusunda bir eşik elde edilememiştir. Bununla birlikte,belirtilerin 100-250 mg/kg daki dozlarda başladığı saptanmıştır.
      Tetrasiklin etkisine uğramış çocuklarda,çürüğe predispozisyonun arttığı düşünülmemiştir. Bu konuda fareler üzerinde de çeşitli deneyler yapılmış,intraperitonal bir, yada bir çok tetrasiklin enjeksiyonu uygulanan fareler, 10, 20, 30, 40 gün sonra öldürülerek dişleri flüoresans mikroskobunda incelendiğinde minede, önemli, ilacın dozu ile orantılı patolojik değişiklikler saptanmıştır. Bu bozukluklar, şerit biçimindeki hipomineralizasyondan, hipoplazilere kadar değişmektedir. Tek bir enjeksiyonda diş flüoresans vermemekte fakat, flüoresan maddenin retansiyonuna elverişli bir duruma geçmektedir.
      Amelogenez üzerinde tetraksiklin ile sodyum flüorür etkisi arasında benzerlik olduğu görülmüştür.


Distrofi: Bir dokunun ya da bir organın fena beslenme sonucu normal formasyon yapamamasıyla meydana gelir. Daha çok süt dişlerinde ,sürmeden sonra ortaya çıkan dentini ilgilendiren zamanla gelişen bir bozukluktur. Dişin zararlı etkenlere karşı dayanıklılığı azalmıştır. Dişlerin kuronları bütünüyle ortadan kalkabilir. Süt dişlerinde rastlanılan en önemli distrofik bozukluk “melanodonti enfanti”dir.


MELADONTİ:
      İlk kez Geo BELTRAMI(1923) Marsilya’da ana okulu öğrencileri üzerinde yaptığı muayeneler sırasında, o güne kadar yaygın çürük olarak bilinen bir lezyonla karşılaştı. Uzun incelemelerden sonra, bu bulgularını “Melanodontie İnfantile” adı ile yayınlandı.
      Daha sonra gene aynı araştırıcı Marc ROMİEU ile birlikte bu lezyonun histolojik ve patolojik anatomisi üzerinde araştırmalar yaptı (1939) . Bu tarihten itibaren hastalık ,çok genç çocuklarda görülen süt dişlerinin ilgilendiren atipik ve özel bir harabiyet olarak kabul edildi.
       NOYER klinik olarak bu lezyonu iki bölümde incelemiştir:
- Üst süt kesicilerinde sınırlı, ağır gelişimli şekli,
- Öbür dişlere yayılan, çabuk gelişimli şekil.
       BELTRAMI GRETHER ve PELOUZET melanodonti’nin sürekli diş dizisi üzerindeki gelişimini araştırdılar. Ayrıca BELTRAMİ, diş çürüğü ile melanodonti enfantil arasında bir karşılaştırma yaptı.
      CARLİER, melanodonti’yi aktif distrofiler arasında incelemektedir.


      FRANK VE CHAMPY, bu hastalığın patolojik karakterini ve diş kuronlarının abanoz siyahı renkleşmelerini incelemişlerdir. Klasik şekillerinin yanında atopik olarak :
- Süt azıları bölgesinden, ya da
- Kesicilerin ara yüzlerinden başlayanları ve
- Sürekli dişlerde görülen şekilleri de vardır.


Etyoloji : Kız ve erkek çocuklarda eşit olarak , 1-3 yaşları arasında süt dişlerinde %2-3 arasında görülürler. Bazı araştırıcılar kuzey ülkelerinde bu oranın %0,4 e düştüğünü Akdeniz bölgesine doğru frekansın yükseldiğini ileri sürerler.
       Etyolojisi kesin olarak aydınlatılmamış olan bu hastalığın etkenleri arasında, başlangıçta,sifilis, C avitaminozu, beslenme dengesizliği gibi genel bir faktör aranmıştır. Normal ve anne sütüyle ya da suni olarak beslenen çocuklarda ayrım gözetmeksizin rastlanabilir. Bununla birlikte birinci dünya savaşında yapılan istatistiklere oranla son yıllarda dikkati çeken bir azalma gösterdiği ileri sürülmektedir. Bu bakımdan , frekansın beslenme ve yaşam koşullarına bağlı olduğu söylenebilir.
      Melanodonti’nin etyolojisinde ırk faktörü üzerinde de durulmaktadır. Fakat asıl rolü acaba gerçekten ırk mı yoksa geri kalmış ülkelerin beslenme karansı problemi mi oynamaktadır sorunu akla gelebilir.
      Melanodonti’nin uygarlık  ve zenginlikle ters orantili olduğu frekansının gittikçe azalmasından anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, çürükle tam olarak zıt görülmektedirler.
      Tükrüğün  rolü de  olduğu ileri sürülmektedir.Böylece çürükle melaroonti arasında bir önceki düşüncenin aksine bir paralellik yaratılmaktadır.
     BESOMBES, melanodonti’ye sarışınlardan çok esmerlerde rastlandığını ileri sürmektedir.
     GYSEL’e göre hastalık herediterdir. Fakat reseessif bir heredite bahis konusu olduğunda ortaya çıkarılması güçtür. Çocuğun süt dişlerini muayene ederken, aynı anda anne ve babanın da süt dişlerini kontrol olanaksızdır, bu nedenle araştırmayı ailenin aynı kuşaktan olan öbür çocukları üzerine yöneltmelidir.Beslenme ve ortam koşulları benzer olmasına rağmen, genellikle ailede tek bir çocuk hastalığa uğrar. Çok nadir olarak bir ailenin birçok çocuğu aynı zamanda melanodontik olur.
     FRANK’da  ailevi bir tipten bahsetmiştir.
     Homozigot ikizler üzerinde benzer melanodontik lezyonlara rastlamak mümkündür. Burada irsiyetin rolü olsa gerek.
     BUREAU, mavi sklera ile aynı zamanda ortaya çıkan bir vakaya rastlamıştır.

şikayetBunu rapor et

Yanıt Bırak


Yanıt vermek için önce giriş yapmalısın.